Sürdürülebilirlik çoğu zaman kalıcı ve istikrarlı olmak gibi anlamlarda kullanılmakta. Oysa, temelde sürdürülebilirlik çevreye zarar vermemeyi esas alan bir kavram. Sürdürülebilirlik gerçekleştirilen her işin ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini içerir. Bir parçası olduğumuz çevre, hem doğa hem de toplum olarak sürdürülebilirliğin temel alanlarıdır. Bugün ülke ekonomisinden şirket politikalarına çağdaş tasarımcıların koleksiyonlarına veya yeni renove edilen otellere kadar herşey sürdürülebilir kavramıyla yan yana anılmaktadır. Şirketler sadece cirolarına göre değil, ne kadar sürdürülebilir olduklarıyla da değerlendirilmekte. Çevreyi koruyan politikalar uygulayan şirketler alkışlanırken, çevreye duyarsız kalan kurumlar eleştirilmekte.
Kanada menşeili medya ajansı Corporate Knights 3000 küresel firmanın ne kadar sürdürülebilir olduğunu araştırdı. 11 farklı parametreye göre, ilk 100 sürdürülebilir firma açıklandı. Bu parametreler arasında enerji üretkenliği, atık yönetimi ve CEO ile ortalama çalışan arasındaki orana yer verildi. Son parametre ise şeffaflıktı. Şirketlerin verdikleri veriler üzerine gerçekleştirilen çalışmada herhangi bir kategoride şirket bilgi vermeyi red ederse o alanda 0 puan alırken, şeffaflık parametresinde de düşük puan aldı. İlk 10’a giren sürdürülebilir firmalar arasında, General Electric (GE), Pacific Gas and Electric, TNT NV, Hennes & Mauritz, Nokia, Siemens, Unilever, Vodafone, Smiths Group ve Geberit var. İlk iki şirket Amerikan, ilk 100’de ise 21 tane İngiliz firması var.
Raporda göze çarpan Avrupalı şirketlerin diğer şirketlere nazaran kısıtlı toprak ve kaynaklarla daha etkin üretim gerçekleştirmeleri. Ayrıca, büyük yönetici bonuslarından kaçındıklarından CEO/ortalama çalışan maaşı kategorisinde en iyi performans Avrupalı şirketlerin. Bu kategorilerde Japonlar da Avrupalı rakipleri kadar iyi performans göstermekte. Japonların geri kaldığı alan ise liderlik seviyesinde çeşitlilik. Bu alanda ilerlemelerini engelleyen kadınların üst yönetime dahil olamaması. Listede ileri sıralarda görülmesi beklenen iki şirket Google ve Whole Foods farklı sebeplerden gerilerde kalmış. Google gizlilik politikalarından ve Çin’deki operasyonlarında yaşanan problemlerden dolayı ilk 100’e giremedi. Whole Foods sendika problemleri yüzünden sürdürülebilir şirketler arasında anılmadı. Bugünün çevresine zarar vermemek ve yarının kaynaklarını korumak için şirketlerin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarına hız vermeleri olmazsa olmaz.
Sürdürülebilir değerler mi? Yoksa duruma bağlı değerler mi?
Bu ay Capital dergisine verdiği röportajda Pulitzer ödüllü Thomas L. Friedman’a göre, dünyada iki tür değer var: sürdürülebilir değerler ve duruma bağlı değerler. İçinden hala tam olarak çıkamadığımız küresel finansal krizin esas nedeni bizlerin duruma bağlı değerlere göre yaşamış olmamız. Duruma bağlı değerlere örnek Amerika’da yılda 15.000 dolar kazanan birine 150.000 dolarlık ev kredisi vermek. Kişinin bugünün alımgücü değil, piyasanın o günkü şartları göz önüne alınarak bu tür kararlar alınmaktaydı. Oysa sürdürülebilir değerler esas alınmış olsaydı böyle kredilere onay verilmezdi. Düşünce biçimi kısa sürede kar elde etmekti. Kimse uzun vadedeki sonuçlarla ilgilenmedi, kendi çıkarlarını düşündü. Bir çeşit ‘vur kaç’ politikası uygulandı.
Friedman sürdürürülebilirliği şu şekilde tanımlıyor: ‘Siz hep buradasınız, hiçbir yere gitmeyeceksiniz; ülkenize, çevrenize, müşterilerinize, tedarikçilerinize karşı sorumluluklarınız var. Hiçbir zaman, hiçbir yere gitmeyecekmiş gibi yaşamalısınız.’ Sürdürülebilir değerlerin korunması, ekonominin yeniden canlanması ve yeniden üretime geçmek için şart. Bu değerler doğa için olduğu kadar, piyasalar, politika ve üretimi bilfiil gerçekleştiren özel şirketler için de önemli.
Şirketler sürdürülebilir politikalara geçiyor
Sürdürülebilirlik stratejilerinin etkin bir şekilde uygulanması şirketin faaliyetlerinin artmasıyla beraber negatif etkilenmemesini sağlamakta. Mesela, bir fabrika üretim kapasitesini arttırmasıyla karbon salınımlarını minimum düzeylerde tutmaya çalışmalı. Bunu sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmek için iş süreçlerini analiz eden sağlam bir bilişim alt yapısına ihtiyaç vardır. ERP alanında faaliyet gösteren Alman firma SAP 2009-2013 yıllarında sürdürülebilirlik alanındaki projelerin 7.3 milyar değerine ulaşacağını öngörmekte. SAP kullanan şirketlerin arasında Hintli bilişim şirketleri TCS, Wipro ve HP var. Bilişim sistemlerinin yanı sıra şirketin üretim süreçlerinin yenilenmesi ve servis sağlayıcıların danışmanlık kapasitelerini iyileştirmeleri sağlanmalıdır. SAP’nin servis verdiği 1800 müşteri sürdürülebilirlik çözümlerini kullanmaktadır: Karbon salınımı, üreticiler için Sağlık ve Güvenlik firmaları, sürdürülebilirlik preformans yönetimi sundukları programlar arasında.
Toplum yönlendiriyor
Küresel firmaları yeşil ve sürdürülebilir politikalar uygulamaya iten toplum. Toplum neden şirketi direkt ilgilendirmekte veya şirket politikalarında söz sahibi olacak güçte? Bu sorunun en basit yanıtı: müşterilerin toplumu oluşturması. Bugün, ister son kullanıcıya hitap eden bir ürün veya servis olsun, ister sanayi alanında kullanılan şirketlerin uygulamalarında en büyük söz sahibi yönetim değil, hissedarlar değil, müşterilerin ta kendisi. Şirketlerin var olma sebebi müşterilerinin ürünlerine veya servislerine olan ihtiyaçları. Müşterilerin şirkete olan bağlılıkları sadece ürünlerle kısıtlı kalmıyor, şirketin çevreye gösterdiği duyarlılık, yerine getirmesi gereken sosyal sorumluluk projeleri bilinçli müşterilerin takip ettiği konular içinde yer alıyor. Sürdürülebilir değerler ülkelerin ve şirketlerin gündeminde olduğu gibi, vatandaşların ve müşterilerin takipleriyle daha da önem kazanıyor. Müşteri ve şirket arasındaki çift yönlü iletişim şirketin marka değerini ve karlılılığını pozitif yönde etkilerken, müşterilerin kendi çevreleriyle ilgili söz sahibi olmasını, yarınları kurtaracak uygulamaları aktif olarak desteklemesini sağlıyor.
OnTrack Consulting firmasının kurucu ortaklarından Sue Morgan sürdürülebilirlik alanında şirketlerin müşterilerle çalışmasının her iki tarafa faydaları olduğunu savunuyor: Beraber çalışmak için müşterilerle duygusal bağ kurmanın en etkili yolu iki yönlü etkileşime açık olmak. Sadece ürün ve servislerle ilgili yorumları değil, sürdürülebilir stratejiler ve sosyal sorumluluk projeleri de müşterilerin görüşlerine açılmalı. Bu sayede, müşterinin yakın çevresine etki edecek bir yenilikten haberdar olması, çevreyi korumaya yönelik çalışmalarda aktif katkıda bulunması mümkün olabilir.
Müşteriyle iletişim
Kimi şirketler projelerini web üzerinden paylaşırken, diğerleri fiziksel ortamlarda müşterilerle buluşarak görüş alışverişi etmekten yana olabiliyor. Starbucks sosyal sorumluluk konusunda müşterilerin fikirlerini paylaştığı bir web sayfasıyla kahve severlerle iletişim kuruyor. Enerji tasarrufu, sürüdürebilirlik ve karbon salınımını düşürmek alanlarında müşterileriyle iletişime giren bir diğer şirket Vers. Ses sistemleri üreten şirket müşterilerine fidan hediye ediyor. Hewlett Packard müşterilerine bilgisayar ürünlerine geri dönüşüm seçenekleri sunuyor. Bazı firmalar çalışanları için düzenledikleri aktivitelere müşterilerini de dahil ediyor. Örneğin, yeşil giyim firması Patagonia çevreci grupların sunumlarına müşterilerini de davet ediyor ve hangi projelere şirketin katılacağı kararını verirken müşterilerinin de söz sahibi olmasını istiyor.
Sürdürülebilirlik şirketler, ülkeler ve bireyler için ortak değer. Bu ortak değeri korumak için çalışmak tüm partilerin birleşip aynı amaca ilerlemesi herkesin kazanmasını sağlayacaktır. Ülke ekonomilerinin yarınlarına yatırım yapılacak, şirketler uzun soluklu planların başarısını görecek ve müşteriler destekledikleri bu süreçlerin sonuçlarına şahit olabilecek.